Fazla ilgi çocuğu daha sağlıklı yapmaz; tam tersine onun gelişimini ters yönde etkiler.
Şöyle bir benzetme yapabiliriz:
Çocuğun yaşaması için besine ihtiyacı vardır, ama çocuğu fazla beslemek onu daha sağlıklı yapmaz, aksine sağlığında kalıcı zararlara yol açar.
Çocuğu ihtiyacı olan besinleri yeteri kadar vermek gerekir, aşırı beslemek çocuğu yiyeceğe bağımlı hale getirebilir.
Şimdi anne baba şaşırarak, ben çocuğuma ne kadar ilgi göstermeliyim, az ilgi sağlıksız, çok ilgi sağlıksız, peki bunun ortasını nasıl bulacağım, yeteri kadar ilgi gösterdiğimi nereden bileceğim, sorusunu sorabilir.
İki çocuk düşünün, biri ‘dikkat / ilgi bağımlısı’ diğeri ise böyle bir bağımlılığı olmayan ‘normal’ çocuk olsun.
‘Dikkat / ilgi bağımlısı’ yetişkinlerin sözünü sürekli keser, anne baba biraz kendilerine zaman ayırıp aralarında sohbet etmeye başlarlarsa hemen aralarına girer ve onların konuşmalarına karışır, dikkati sürekli kendi üzerinde toplamak için yüksek sesle konuşur veya tuhaf şeyler yapar, çocuklarla beraber oyun oynamak yerine büyüklerin yanında ayrılmaz.
‘Normal’ çocuk ise yaşamın akışı içinde bazen büyüklerle, bazen oyuncaklarla, bazen diğer çocuklarla etkileşim kurar ve kendi ilgilendiği şeylerin peşine düşer; bir büyükten sürekli ilgi beklemez.
‘Normal’ çocuk büyüklerin dünyasında uğraşmaları gereken birçok şey olduğunu, büyüklerin tüm zaman ve ilgisini kendisine veremeyeceğini anlamıştır, durumu bilir, yeri ve zamanı geldikçe kendi payına düşen ilgiyi alacağına güvenir.
Dikkat bağımlısı çocuk nasıl dikkat bağımlısı olmuştur?
Ana-baba çocukla etkileşiminde altı tanıklık boyutunda şu mesajları vermiştir:
1- Ailede en önemli kişi sensin;
2- Ne yaparsan yap, her yaptığını kabul ederiz;
3- Bu ailede en değerli sensin;
4- Hiç çaba göstermesen de sen başarabilirsin, istemen yeter;
5- Ailede yalnız sen sevilmeye layıksın;
6- Bu aile sana ait, herkes senin için var.
Böyle yetiştirilen bir çocuk kendisini elin en önemli parmağı gibi görür. Bu çocukta ‘ben bilinci’ oluşur.
Normal çocuk ise aile içi etkileşimde altı tanıklık boyutunda şu mesajları almıştır:
1- Ailede herkesten biri olarak önemlisin;
2- Bir şey yaparken, söylerken dikkat edeceğin şeyler var;
3- Bu ailede herkesin kendine özgü değeri var; tek değerli sen değilsin;
4- Çaba ve şevkle başarabilirsin;
5- Ailedeki herkes gibi sen de koşulsuz sevilmeye layıksın;
6- Bu aile bir ekiptir, sen ailenin vazgeçilmez bir üyesisin.
Böyle yetiştirilen bir çocuk kendisini elin parmaklarından biri olarak görür; bütünün önemli bir parçası olduğunu bilir, kendini bütün içinde değerlendirir.
Bu çocukta ‘biz bilinci’ gelişir.
Doğan Cüceloğlu